Darbeci Fethullah Gülen cemaati arasında, “Size göre Türkiye’nin yeri neresidir?” diye sorduğunuzda alacağınız cevabın “Dünyadaki 140 ülkeden sadece birisi”nin olması sizi şaşırtmamalı. Cemaat mensubu herkes bu şekilde düşünmüyor olsa da, böyle düşünenleri az değil. Fakat burada, cemaatin en alt tabanında, “Allah rızası için hizmet eden”lerden bahsetmediğimizi hemen vurgulamak isterim.
Fethullah Gülen için “Türkiye’nin 140 ülkeden sadece birisi olması, onların “evrensel” düşündükleri, dünya ile de ilişkilerini bu evrensellik üzerine kurdukları için doğru olabilir mi, acaba?” diye irdelendiğinde çok farklı bir sonucun ortaya çıkacağı muhakkaktır. Çünkü Fethullah Gülen’in üst düzey ekibi için Türkiye’nin hiç bir ülkeden farkı yoktur da, bu fark olmayışın sebebi, evrensellik değildir işte! Zira, son kanlı ve câniyâne darbe girişimi, Türkiye’nin 140 ülkeden sadece birisi değil, en önemlisi olduğunu bir kez daha gösterdi. Şimdi, Gülen cemaatinin veya onların tanımlaması ile “Hizmet Hareketi”nin evrenselliğinin sosyolojik veya felsefî temellerini tartışacak değiliz elbette. Ama, o evrenselliğin ne olduğunu darbe sonrasındaki tepkilerden de anlayabiliriz. Gördüğümüz odur ki, darbe sonrasında istisnasız her bir Türkiye düşmanı, her bir İslam ve Müslüman düşmanı, kendi ülkesinde 200’den fazla insanı acımasızca katledebilen bu darbenin başarısızlığından üzüntü duyuyor. Bu mu evrensellik?
Hani derler ya, arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim diye, işte onun gibi. Bakın! Bu meş’ûm ve mel’ûn darbenin başarısızlığına sevinenler, Türkiye dostlarıdır, istisnasız tüm Müslümanlar (Sisî ve ekibi istisna), az da olsa solcu, liberal demokratlar!
Başarısızlığa üzülüp, ağlayıp ağıt yakanlara gelince! İşte burası çok önemli. Nitekim, Fethullah Gülen’i masum görüp, onu sevenler, amma ve lâkin, diğer Müslümaları sevmeyip, Müslümanlara sövüp sayanlar kimler diye baktığınızda hakikaten şaşırtıcı bir “evrensellik” izi bulabilirsiniz.
Acaba Fethullah Gülen cemaatine olan bu sevgi seli gerçekten de “diyalog” diye bilinen politikalarının bir sonucu mudur ki? Bilmiyorum! Ne var ki, bu sevinenler gürûhu en ciddi gazetecilerden, politikacısına, sağcısından solcusuna kadar geniş bir yelpazeyi temsil ediyor. Dedik ya, her hangi bir ülkede hiç bir Müslüman cemaat Gülen cemaatini sevmemiş! Solcu, liberal, sosyal ve hıristiyan demokratların yanı sıra, faşist ve ırkçıları bir tarafa bırakalım (aslında bırakmayalım çünkü onlar da dahil), Avrupa ülkelerindeki “Türkiye” kökenli sosyal demokrat, solcu, yeşilci son hız demokratlar da darbecileri sevmiş! Kimse kusura bakmasın, çoğunluk böyle olduğu için genellemeden kaçınmadan böyle ifade etmek istedik. Fakat burada asıl konu, Fethullah Gülen cemaatinin bu kadar farklı grubu, bir noktada ittifak ettirebilmeyi nasıl becerebildiği, konusudur. “Biz DAEŞ gibi düşünmüyoruz” şeklindeki bir cevap doğru bir cevap değildir. Çünkü, DAEŞ gibi düşünmeyen milyarı aşkın Müslüman var. Ama tıpkı DAEŞ gibi, hiç bir ayırım yapmadan bir anda 200’ü aşkın insanı acımasızca öldürürken, DAEŞ gibi düşünsen ne olur, düşünmesen ne olur! Bu evrensellik olsa ne olur, yerellik, yerlilik olsa ne olur? Nihayetinde âdî bir katillik değil mi?