Ana Sayfa Gündem 29 Mart 2017 902 Görüntüleme

3. Kaynarca’da “Hayatımızdaki Su ve Suyun Geleceği” paneli düzenlendi

*“Dünya Su Günü” nedeniyle Pınarhisar’ın Kaynarca Beldesinde “Hayatımızdaki Su ve Suyun Geleceği” konulu panel düzenlendi.
HABER MERKEZİ
Kaynarca’da Dünya Su Günü” nedeniyle Kaynarca Belediye Başkanlığı, TMMOB ve Kent Konseyi’nin katkıları ile “Hayatımızdaki Su ve Suyun Geleceği” konulu panel düzenlendi. Kaynarca Belediye Düğün Salonunda düzenlenen panelin moderatörlüğünü TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Kırklareli İl Temsilcisi Erol Özkan yaptı. Panele konuşmacı olarak Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomi Bölümü’nden Prof. Dr. Bülent Gülçubuk ve Ankara Üniversitesi Su Yönetimi Enstitüsünden Prof. Dr. Yeşim Ahi katıldı.
*“Su kaynaklarına gözümüz gibi bakmalıyız”
Panelin açılış konuşmasını Kaynarca Belediye Başkanı Serdar Türker yaptı. Başkan Serdar Türker’in açılış konuşmasının ardından Panelin Moderatörü TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Kırklareli il Temsilcisi Erol Özkan bir konuşma yaptı. Erol Özkan yaptığı konuşmada böyle bir panelin neden düzenlendiği konusuna açıklık getirdi. Özkan; “Su hayatta en değerli varlıktır dersek yanlış bir şey söylemiş olmayız. Çünkü susuz bir hayat, bir yaşam düşünülemez. Her şeyin suya ihtiyacı olduğu bir gerçektir. İşte bu gerçeğe, azalan su kaynaklarına dikkat çekmek için Birleşmiş Milletler Genel Kurulu aldığı bir karar ile 22 Mart gününü “Dünya Su Günü” olarak ilan etmiştir. Su yeryüzünde sanıldığı kadar fazla değildir. Dünyamızın yüzde 70’i suyla kaplı olmasına rağmen bu suyun yaklaşık yüzde 97’si kullanılmaya pek müsait olmayan tuzlu sudur. Ancak yüzde 3 kullanılabilir su var gibi gözüküyor ama onun da tamamını hemen kullanmamız mümkün değil. Şöyle ki bu suyun da çok büyük oranı kutuplardaki buzullardadır. Bizim kolaylıkla kullanabileceğimiz su kaynaklarına gözümüz gibi bakmamız lazım. Belki biz şimdi çok farkında değiliz, kişi başına düşen su kıtlığı yaşayan ülkeler grubunda değiliz ama su stresi yaşayan ülkeler grubundayız. SOS çanları yavaş yavaş ülkemiz için de çalmaya başlamıştır. Suyu hoyratça, bilinçsizce, kirleterek kullanmaya devam edersek çok değil 2025 yılından sonra su kıtlığı yaşayan ülkeler grubuna gireceğiz. Şuan dünya üzerinde yuvarlak rakam verecek olursak 500 milyon insan sağlıklı suya erişemiyor. Yaklaşık olarak 1 buçuk milyar insan da sağlıklı suya ulaşmada çok büyük zorluklar yaşıyor” dedi.
*“Dünyada giderek azalan su ve toprak kaynakları var”
Erol Özkan’ın ardından konuşmacılardan Ankara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Bülent Gülçubuk söz aldı. Gülbuçuk sunumu öncesi yaptığı konuşmada; “Gerçekten harika bir yerdesiniz. Burada suyu su içinde olanlara anlatmak ta çok zor tabii. Dünyada giderek azalan su ve toprak kaynakları var. Ama su ve toprak kaynakları üzerinde de korkunç bir savaş, korkunç bir çıkar kavgası var. Bütün bunların içinde bunları nasıl koruyacağımız konusunda kaygılarımız var. Toprak ve su kaynaklarımıza gözümüz gibi sahip çıkıp korumamız lazım” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Bülent Gülbuçuk sunumunda ise; “Ben susuz yapabilirim diyen kimse çıkmaz. Ben susuz yapabilirim diyen birinin heykelini dikerim. Çünkü böyle bir dünya yok. Su ve toprak canlıların en önemli doğal kaynaklarıdır. İnsanoğlu suyu ve toprağı bilinçsiz olarak kullanarak kendi kendine ihanet ediyor. Bu ihaneti ortadan kaldırmak zorundadır, kaldırmazsa kendi sonunu kendi hazırlayacak.
Dünya nüfusunun 1/3’ü su sıkıntısı yaşıyor. 1.1 milyar insan temiz su eksikliği çekiyor. Nüfus artıyor buna bağlı olarak su sıkıntısı artıyor. Refah arttıkça su sıkıntısı artıyor. Yoksulların suya erişimi zorlaşıyor. Sıcaklık 2 derece artarsa 1.5 milyar insan su sıkıntısı çekecek. Afrika, Ortadoğu, Güney Avrupa, Orta Amerika, Doğu ve Güney Asya daha fazla su sıkıntısı yaşayacak. Su giderek daha fazla bir meta aracı olacak.
“Her yıl 1.7 milyon çocuk çevre kirliliğinden ölüyor”
Dünya Sağlık Örgütü’nün yayınladığı rapora göre her yıl dünyada beş yaşın altında 1.7 milyon çocuk hava ve su kirliliğinden dolayı yaşamını yitiriyor. Rapor ölümlerin özellikle temiz suya erişim sorunlarından ve fosil yakıt kullanılması kaynaklı hava kirliliğinden gerçekleştiğini belirtiyor.
Türkiye’nin 1990-2010 yılları arasında, tüketilen toplam su miktarında yüzde 40.5 oranında bir artış görülmüştür. Önümüzdeki 25 yıl içinde ihtiyaç duyacağı su miktarının, bugünkü su tüketiminin 3 katı olacağı varsayılabilir. Türkiye 2023 yılına kadar toplam kullanılabilir su potansiyelinin tamamını kullanmayı hedeflemektedir. Yani, su üzerinde daha fazla baskı olacaktır. Türkiye’deki havzaların nüfusu ve yağış potansiyeli birbirinden farklılık gösterdiği için bu baskı havzalar arasında da farklı yoğunluklarda hissedilmektedir. Çoruh, Batı Akdeniz ve Antalya havzaları su zenginiyken; Marmara, Küçük Menderes ve Asi havzaları su fakiridir. Meriç- Ergene Havzası’nda durum su kıtlığı sınırındadır. Yıllık kişi başı su miktarı yaklaşık 1.519 metreküp civarındadır. 2030 yılında nüfusun 100 milyon olacağı düşünüldüğünde kişi başı yıllık su miktarı 1.120 metreküp civarına düşecektir.
*“Teknoloji bir kaynağı daha çabuk tüketir”
Çağdaş toplum teknolojinin her soruna çare bulacağına inanıyor. Teknoloji bir kaynağı yenileyemez, tersine daha çabuk tüketir. Eğer suyu iyi koruyamazsak; gelecek kuşaklar kaynakların paylaşımında doğacak ekonomik, siyasi çatışmalarla karşılaşacaktır. Hayatta her kişi için bir damla da olsa suya ihtiyaç vardır. Su ve Toprak yaşamımızın kökeni, yaşamın olmazsa olmazıdır. Su ve toprak ucuz bir sanayi malı değildir ve uzun vadede daha önemlidir.
Su kullanımındaki yanlışlıklar, sulamadaki yanlışlıklar, mülkiyet edinimdeki doyumsuzluklar, rantlaşma, insan faaliyetlerinin sınırsızlığı, ormansızlaşma, refah toplumu, tüketim toplumui kentleşme, sanayileşme, yığınlaşma, kontrolsüz göç sonucu küresel iklim değişikliği, küresel yoksulluk, küresel açlık, küresel ısınma, küresel kuraklık, çölleşme, çoraklaşma, yüz ölçümümüzün yüzde 90’ında çölleşme tehdidi oluşturmaktadır.
İnsanoğlu açısında “Su” kendisine sunulan ve üzerinde istediği gibi “kullanabileceği” bir kaynak değildir. Su-canlılar-insan birbirine karşılıklı sorumlulukları olan nesnelerdir. Bunlar arasındaki denge ve barışık yaşama ancak insanların duyarlılığı, doğayı gözeten politikaların uygulanması ile gerçekleşir. Maddi değerler bize emanet olarak bırakılan doğadaki, topraktaki, sudaki varlıkları hovardaca kullanma ve üzerinde şiddet uygulama, sahiplenme lüksünü vermemelidir. Unutulmamalıdır ki, su-doğa- toprak her zaman ve her yerde sabırlı değildir. Doğa ile, toprak ile, su ile şiddet oyununa girmemek gerekir. Bunun galibi de “insan” olmayacaktır, olmuyor da” şeklinde konuştu.
*“5 milyon insan temiz suya ulaşamadığı için ölüyor”
Prof. Dr. Bülent Gülçubuk’un sunumun ardından Ankara Üniversitesinden Prof. Dr. Yeşim Ahi bir sunum yaptı. Prof. Dr. Yeşim Ahi yaptığı sunumda rakamsal değerlere yer verdi. Yeşim Ahi; “Bugün gezegenimizde beslenmesi gereken 7 milyar insan var ve 2050 yılına kadar bu miktarın 9 milyara ulaşması bekleniyor. Temiz içme ve kullanma suyuna ulaşamayan 1.1 milyar insan var. Temiz suya ulaşamadığı için ölen insan sayısı ise 5 milyon.
Dünya nüfusunu besleyebilmek için öncelikle yeterli kalitede ve miktarda suyu dolayısıyla gıda üretimini güvenceye almamız gereklidir. Dünyada bulunan su, sürekli bir şekilde katı, sıvı ve gaz hallerine dönüşür ve bu süreç hidrolejik devreyi oluşturmaktadır. Dünyadaki ulaşılabilir tatlı su miktarı, toplam su varlığının yüzde 1’inden bile azdır. Su evrenselde yüzde 8, endüstride yüzde 23, tarımsal alanda ise yüzde 69 oranında kullanılmaktadır. Ülkemizde su kaynaklarının sektörel kullanımı bugün toplamda 46 milyar metreküp iken 2023 yılında 110 milyar metreküpe çıkacağı öngörülüyor.
Trakya bölgemizin su kaynakları potansiyeli ise şu şekide; Ortalama yağış miktarı 647 mm, kullanılabilir su miktarı 3.4 milyar metreküp, yerüstü suyu miktarı 2.8 metreküp, yeraltı suyu miktarı 0.4 metreküp olup bugünkü tüketilen su miktarı 1.5 milyar metreküptür.
*“Sulak alanlarımız kuruyor”
WWF (Dünya Doğayı Koruma Vakfı) raporlarına göre sulak alanlarımız kuruyor. Son 40 yılda sulak alanlarımızın yarısını kaybettik. Kaybettiğimiz sulak alanlar; Amik Gölü, Avlan Gölü, Gavur, Yarma, Aynaz, Hotamış, Eşmekaya sazlıkları. Sadece Konya Havzasındaki elli bin kuyunun yarısı kaçaktır. Su kaynaklarımız kirleniyor. Beyşehir Gölü, Tuz Gölü, Akşehir- Eber Gölleri, Bafa Gölü, Eğridir Gölü, Kulu Gölü, Sultansazlığı, Meriç Nehri, Ergene Nehri, Sakarya Nehri ve birçoğu kirlenmiş veya küçülmüş durumda.
Çevre ve Orman Bakanlıkları ile ilgili kurum kuruluşların raporlarına göre; kaynaklarımız genel olarak çeşitli kirleticilerin tehdidi altındadır. Birçok havzada; Arıtılmayan-kısmen arıtılan evsel atıksu deşarjları, arıtılmayan endüstriyel atıksu deşarjları, tarımsal-hayvancılık faaliyetlerden gelmesi muhtemel kimyevi gübre ve ilaçlar gibi kirleticiler, nehir yatakları ile ormanlarımızdan taş, kum, çakıl gibi malzeme alımı öne çıkmaktadır. Nüfus plansız olarak gelişmektedir; Tarım toprakları amaç dışı kullanılmaya başlanmış, daha çok endüstriyel kullanıma açılmıştır.
*Küresel ısınma, bozulan yağış rejimi, kuraklık ve sel
Kışlık ortalama sıcaklığın 2 santigrat derece, yazlık sıcaklığın2-3 santigrat derece artması, yazlık yağışların yüzde 15-25 oranında azalması, kuraklığın baş göstermesine, yüzey su kaynağı debilerinin yüzde 40-70 oranında azalmasına veya bozulan yağış rejimlerinin sel felaketleri yaratmasına neden olacaktır. Kuraklık, 31 tabii afet arasında yapılan sınıflandırmada, insan ve çevreye verdiği zararlara göre 1’inci sırada yer almaktadır. Kuraklık, metorolojik kuraklık olarak başlamakta, yağış azlığı sürerse toprağın nemi düşmekte ve zirai kuraklık baş göstermektedir. Akarsuların debisinin düşmesi ise hidrolojik kuraklık olarak tanımlanmaktadır. Bu gidişatın insan hayatına aksetmesiyle de sosyo- ekonomik kuraklık evresine geçmektedir.
*Kuraklıkla mücadele eylem planlarının devreye sokulmalı”
Kuraklık tehdidi ardından birçok tedbir alınmasını gerektirmektedir. Buna yönelik olarak; Milyarlarca liralık harcama ile Melen Çayı’ndan Boğaz geçişi ile İstanbul’a, Kızılırmak’tan da Ankara’ya su temin edilmiştir. Havzalar su nakli risklidir. Kıt olan su kaynaklarını verimli kullanmak için her yeni su senesinin başında (1 Ekim-30 Eylül) su bütçesi hazırlayıp yağış azlığı başladığı anda kuraklıkla mücadele eylem planlarının devreye sokulması gerekmektedir. Türkiye’de değişik kuraklık endeksleri hazırlayıp yer altı sularını, akarsuları, göllerdeki su miktarını, toprak nemini ve uzun vadeli yağış tahminlerin bir elde toplayarak değerlendiren herhangi bir kurum yoktur.
Fabrikalardan gelen atık suların arıtıldığı merkezi arıtmalar yapılmalı ve çalıştırılmalıdır. Atık suların tarımda ya da sanayide kullanımı sağlanmalıdır. Özellikle, İstanbul gibi büyük şehirlerde atık suların park ve bahçelerde kullanımı sağlanmalıdır. Yer üstü su kaynaklarının kullanımı arttırılmalıdır. Ekolojik dengeyi gözeterek boyutları belirlenmiş baraj ve gölet sayıları arttırılmalıdır. Suyun enerji teminindeki kullanımı azaltılmalı, baraj sularının tarımsal sulama ile içme ve kullanma suyu temininde kullanılması stratejik hedef olmalıdır.
*“Yer altı suyu kullanım önlemleri alınmalıdır”
Bunun için yeni yasalar ve düzenlemeler getirilmeli. Yeraltı suyunun yıllık yenilenebilen miktarından daha fazla çekilmesine izin verilmemelidir. Her sektör suyu parayla kullanmalıdır. Mevcut durum ve gelecek için ciddi bilimsel çalışmalar yapılmalıdır.
Sonuç olarak; Eksik veya yanlış su yönetimi sonucunda bölgemizde ve ülkemizde su krisi yaşanmaya başlamıştır. Eğer dikkatli yönetim stretejileri uygulanırsa söz konusu kriz atlatılabilir. Yetkili merciler hangi suyun ne miktarda hangi sektörde kullanılacağını belirlemelidirler. Yeraltı ve yer üstü sularının kirlenmesi yeni yasa ve yönetmeliklerle derhal durdurulmalıdır. Endüstriyel ve şehirsel atık sular arıtılarak mutlaka uygun yerlerde kullanılmalıdır.
Özetle; Bu topraklarda şimdi yeni bir başlangıç yapmalıyız. Bu da çevreye saygılı yaşam ve üretim anlayışıdır. Ancak böylece, dünyanın uzun yıllar yaşanabilir olmasını sağlayabilir” ifadelerine yer verdi.
Panel katılımcıların fikirlerini açıklamaları ve Kaynarca Belediye Başkanı Serdar Türker tarafından panele katkı sağlayanlara plaket ve çiçek takdim edilmesinin ardından sona erdi. (Gülcan Kutlu)

Yorumlar (Yorum Yapılmamış)

Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Tema Tasarım | Osgaka.com